29 Eylül 2010 Çarşamba

dekorasyona da el atıyorum

geçen gece bunlarla uğraştım. geçen haftalarda ikea'da aldığımız raf ve panoyu eşim hafta sonu duvara monte etti. bana da üzerini düzenlemek kaldı. çalışma odamın her yerini beyaz yapmak istiyorum.o yüzden eski bilgisayarla ilgili ıvır zıvırın durduğu kutularımı değiştirip daha önce dvd filmlerin durduğu ama şimdi satılmak için çıkarıldığından boşalan kutulara koyup rafıma yerleştirdim. ayrıca bu beyaz kutuları tamamiyle kendimin yaptığınıda eklemeliyim. yani onlar boş bir ayakkabı kutusu değil ben onları mukavvaları birbirine ekleyerek meydana getirdim ve üzerini kapladım. kutuya bu kadar takığım yani, varın siz düşünün.
(bu arada en kısa zamanda magnet yapmalı veya almalıyım bu siyahlar kötü duruyor. ama resimler inci'nin ilk karalamaları: babasının portresi ve suluboya soyutlar)
aşağıdaki 3 kutuyu da geçen akşam şevke gelip yaptım. beyaz olunca hangi kağıttan yapayım, nasıl süsleyeyim diye düşünmeden çabucak yapıveriyorsunuz. aşağıdaki yuvarlak gofret kutusuyken kalem kutusu oldu. diğer enine kutu ise kızımın terlik kutusuyken kalem, not kağıtları, şarj gibi ıvır zıvırların olduğu bir kutuya dönüştü. kağıt bloknotluğu ise kağıt bloknotluğuyken sadece beyaza dönüştü. diğer ikisinin yapılışlarını da vereceğim ama bu kağıt bloknotluğu resmen elimde dandik bir şekilde 2 dakikada yapıldığından resim çekmek aklıma bile gelmedi. kısaca söz edecek olursak, sadece dış kenarlarını beyaz dc-fix ile kaplayarak yaptım.

rafımın sağ kısmı ise dekoratif birşeyler doldurmakla oluştu. şamdan paşabahçe'den hediye. yani paşabahçe'den değil eşimin iş arkadaşından paşabahçe markalı. ağırlık sandal da aynı şekilde. mavi kum saati ise çok eski babamın eczane eşantiyonlarından.
bu nasıl bir post oldu şimdi bilmiyorum ama evimize yeni taşındığımızdan ve evde düzen gerektiren hayli yerim olduğundan ve aynı zamanda hem bu gereklilikten hem de internette dekorasyonla ilgili birşeyler görmekten hoşlandığımdan artık bu konuya da el atıyorum. artık ne kadar yüzüm ak, başım dik olur göreceğiz...

28 Eylül 2010 Salı

patlıcanlı tart

 belki fazla olacak ama bunların hepsini haftasonu yaptım. haftasonu zaten temizlik, çamaşır, mutfak üçgeninde geçiyor. (artık kendime bile vakit ayıramıyorum :(((( ) ama yaptıklarımı sizi hamaratlığımla şaşırtmamak için hepsini birden yayınlamayıp taksitlendiriyorum. malum hepimizin alışık olduğu bir durum nasılsa bu.

patlıcanlı tart
1 yumurta
yarım su bardağı sıvıyağ
3 çorba kaşığıyoğurt
12-13 çorba kaşığı un
1 paket kabartma tozu
tuz

üzeri için:
1 yumurta
4 orta boy patlıcan
1 demet maydanoz
3 çorba kaşığı krema
100 gr. beyaz peynir,lor peyniri veya çökelek
1 tatlı kaşığı şeker
tuz, karabiber
hamur yoğuracağımız kabın içine yumurtayı, sııyağı, yoğurdu, kabatma tozunu ilave ederek çırpma teliyle karıştıralım.unu ve tuzu ilave edip özlü bir hamur yoğuralım. 15-20 cm çapında bir kalıbı yağlayıp tabanına un serpelim. hamuru merdaneyle kalıp büyüklüğünde açıp kalıbın içine yerleştirelim. hamur kenarlarını kalıbın kenarlarına yapıştırarak 1-2 cm yükseltelim. patlıcanları 7-8 yerinden çatalla delip ocak ateşinde közleyelim. kabuklarını soyup ince bir şekilde doğrayalım. içine yuurtayı, kıyılmış maydanozu, kremayı, peyniri, tuzu, karabiberi, ve şekeri ekleyip karıştıralım. karışımı hamurun üzerine yayarak ısıtılmış 190 derece ısılı fırında hamurun kenarları ve altı kızarık pembe renk alana dek pişirelim. fırından alıp dilimleyerek servis yapalım.

mantar dolması

bugünlerde bir hamaratlığım var. artık hafta sonunda gazeteler yemek eki vermesin lütfen.
hemen tarife başlayayım:
mantar dolması

1 kg. iri mantar
3 orta boy patates (haşlanmış)
1 çorba kaşığı tereyağ veya margarin
yarım çay bardağı süt
yarım demet maydanoz
2-3 çorba kaşığı beyaz peynir(arzuya göre)
2-3 çorba kaşığı kaşar peyniri rendesi
tuz, karabiber
mantarların sapkısmını çıkaralım. patatesleri püre haline getirip içine tereyağını, sütü, arzuya göre ezilmiş beyaz peyniri, kaşar peyniri rendesini, kıyılmış maydanozu, tuzu, karabiberi ekleyip karıştıralım ve mantarların oyuklarına tepeleme bir şekilde dolduralım. ısıtılmış 200 derece ıslı fırında 15-20 dakika pişirerek servis yapalım.

27 Eylül 2010 Pazartesi

mavi puantiyeli


modelimiz 2010 temmuz burda'sından. sağdaki modelin kolları değişik hali. benim yaptığım tek fark ön ve arka parçasını tek kat yapmam oldu.
aslında bir gün giydim bunu. sadece yaka kısmından biraz muzdarip oldum. biraz yakası geniş yani genişten kastım eğilince toparlamak gerekiyor.ön robası da orjinaldeki kadar hoş olmadı ama yinede bir değişik bir hava verdi sanki,bilemiyorum.tülü aslında puantiyeli yazıyordu ama bulamadım o yüzden düzden yaptım pek belli olmasa da, hoş gerçi kumaşım da puantiyeli olduğundan zaten bir anlamı olmayacaktı.onun dışında sevdim.


25 Eylül 2010 Cumartesi

bir pazar sabahı...

geçenlerde bir pazar günü ne zamandır canımın istediği birşeyi yaptım: çiğ börek. artı eksilerine gelirsek bu çiğ börek bildiğimiz çiğ börek gibi olmadı. (halbuki bende hazır tarif buldum diye sevinmiştim) çünkü hamuru değişik sodalı hamur dediğimiz veya bildiğimiz poğaça hamuru gibi birşey oldu. ben de acemi olduğumdan aymadım hamurunu yaparken. halbuki sadece un, tuz, su olur değil mi hamurunda? işte doğru bildiğinden şaşmayacaksına bir örnek daha. hatta eşim fazla yağlı istemediğinden ona tavada kızartayıp üzerine yumurta sarısı sürüp fırına attık; o tam bir bildiğin kıymalı poğaça oldu. yinede özendirmek gibi olmasın ama yanına ayran yapıp afiyetle yedik.
ÇİĞ BÖREK

2 yumurta, 20-22 kahve fincanı un, 3,5 kahve fincanı su, yarım kahve fincanı sıvıyağ, 2 kahve fincanı sirke,
1 paket kabartma tozu, tuz,

iç için;
250 gr. kıyma (yağsız), 1 orta boy soğan, 1 orta boy domates, 3-4 sivribiber, yarım demet maydanoz,
1 kahve fincanı su, tuz, karabiber, 1,5 su bardağı sıvıyağ

elenmiş unun ortasını havuz gibi açalım. içine yumurtaları, suyu, sıvıyağı, sirkeyi, tuzu ve kabarta tozunu ekleyerek özlü bir hamur yoğuralım. hamurdan iri ceviz büyüklüğünde parçalar koparıp beze yapalım. üzerlerine nemli bez örtüp yarım saat dinlendirelim. bu arada kıymalı harcı hazırlayalım.bir kapta kıymayı, küp doğranmış soğanı, tavla zarı iriliğinde domatesi, doğranmış sivribiberleri, kıyılmış maydanozu, tuzu, karabiberi ve suyu karıştıralım. dinlenmiş bezeleri unlanmış bir zeminde 0,1 mm. kalınlığında açalım. açtığımız hamurun bir tarafına kıymalı harcı yayıp diğer kenarını üzerine kapatalım. hamur kenarlarını tırnak uçlarıyla bastırarak kapatalım. hamurları kızdırılmış sıvıyağda arkalı önlü kızartarak emici bir kağıt üzerine alalım. biraz yağını emdirdikten sonra servis edebilirsiniz.

biraz da homini gırtlak

çok özeniyorum cupcake'lere ama pek beceremiyorum işte. kendimce yaptığım bir tarifim, silikon kalıplarım, renkli kek kalıplarım, krema sıkacağım, süslerim var ama olmuyor işte. birde sanırım üşeniyorum biraz ince ayrıntıyla uğraşmayı pek sevmiyorum hemen olsun hemen bitsin ama çok güzel olsun istiyorum.çok mu şey istiyorum?
birde çalışmaya başlayınca hiçbirşeye vakti kalmıyor insanın. mutfakta güzel kekler, börekler, poğaçalar, kurabiyeler, salatalar yapmak istiyorum ama zaman yok işte olmuyor yetiştiremiyorum. aslında bir yandan da iyi tabi bunları yapamamak sonrasında kilo ile uğraşmaktansa...


şimdi size geçen gece yaptığım her zamanki tarifimden değişik bir tarifi vereyim. bu tarif benimkinden daha güzel oldu artık bundan yaparım herhalde. daha güzel olmasının nedeni de bence benim tarifimin normal kek kalıbına göre bu tarifin ise cup cake'e yönelik bir tarif olmasıdır.

BROWNIE CUP KEK

2 yumurta
yarım paket tereyağı
2,5 çay bardağı süt
2 çay bardağı şeker
1 paket kabartma tozu
2 çorba kaşığı kakao
100 gr. fındık
2 paket vanilya
kağıt kek veya muffin kalıpları

Yumurtaları şekerle birlikte beyazlaşıp köpürene dek çırpın.
Sütü eritip ılıttığımız yağı kakaoyu ve vanilyaları ilave edip çırpalım. Karışımın 1,5 çay bardağını ayıralım. Kalan karışıma elenmiş unu, kabartma tozunu ve fındıkları ilave edip tekrar karıştıralım. Kağıt kek kalıplarının yarısına gelecek kadar hamuru paylaştıralım. Kalıpları fırın kabına dizin. 170 derece ısılı fırında pişirelim. Kürdün kontrolüye fırından alıp ayırdığımız kakaolu sıvıyı üzerine küçük bir kaşık yardımı ile gezdirelim.

(bu arada ben hiçbir zaman koymadığım gibi vanilyayı ve evde olmadığı içinde fındık koymadım.ayrıca göz kararı yarım paket yerine çeyrek paket tereyağı koyarak çoğunluğunu sıvıyağ koyarak pişirdim.)

23 Eylül 2010 Perşembe

albüm kapağına biraz ek

daha önce yaptığım ve sade olduğunu söylediğim albüm kaplamamı biraz süsledim. o da evde dosyalardaki artık kağıtları temizlerken elime geçenlerle birdenbire oldu. daha iyi olmuş ama değil mi?

22 Eylül 2010 Çarşamba

16 Eylül 2010 Perşembe

fensismensi

çooook güzel bir göz ve tabii ki iyi bir fotoğraf makinası...
aşağıdakiler ve onlar gibi daha bir sürü fotoğraf görmek isterseniz adres burası:

15 Eylül 2010 Çarşamba

kot etek+bluz kombinasyonu

yazımı yazarken birşey fark ettim; ben bu mavi gömleği bloğuma koymamışım ki ben bu gömleği geçen yaz daha dikişe yeni başladığım zamanlarda dikmiştim. yani yeni bir hevesle nasıl da atlamışım kendime şaşırdım .
daha önce diktiğim mavi bluz ve kot eteğin giyilmiş halleri:




bloğumda bir ilk


evet bunu daha önce yapmadım yazmadım hatta benden önce yazan, gösteren de çok oldu ama İpekyol'un yaz kataloğundan sonra önümüzdeki 2010-2011 kış kataloğunu paylaşamadan edemedim. yazın ki pudra, pastel ve turkuaz renklerine bayıldıktan sonra bu kış katoloğunun renkleri de tek kelime ile ayrı bir güzel. kıyafetlere zaten söylenecek söz yok da birde onları sunuş biçimi, fotoğrafları, konsepti insanda daha da bir alma isteği uyandırıyor. kimlerin eli değdiyse bravo diyor başka da birşey demiyorum...

14 Eylül 2010 Salı

hafiften moda bloğumu mu oluyorum?

bu giyilmiş hali köşesi beni manken olmaya zorluyor. iyi kötü amacım sadece diktiklerimi daha güzel göstermek.
bu bermuda-şortumu hatırlarsınız herhalde bloğu takip edenlerdenseniz. artık zaten denk geldikçe diktiklerimi giydiğim zaman fotoğraflayıp sizlerle paylaşacağım.










ve burada da paçaları açık şekildeki hali.


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...